Can Azerbaycan’da
Değişim
Ben, “Türk Dünyası”ndaki
bağımsız devletlere “Türkî Cumhuriyetler”
denilmesinden hiç hazzetmem. Türk Dünyası’nda
yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan ve hepsi
de özbeöz Türk olan kardeşlerimizi bu şekilde
isimlendirmek, sanki biraz ayrımcılık kokuyor ve
kulaklarımızı tırmalıyor.
“Türk” kelimesi,
bütün dünyada Türkiye’de yaşayan insanları
çağrıştırır. İkiyüz milyonluk Türk Dünyası’nın
ilk halkası, hiç şüphesiz “Türkiye Türkleri”dir.
Ancak, bu ilk halkanın içerisine “Azerbaycan Türkleri”ni
de mutlaka dahil etmek gerekir. Çünkü, Türk
Dünyası’ndaki bağımsız ve özerk cumhuriyetlerin
içinde, kendisini alt kimliğinden sıyrılarak “Türk”
olarak vasıflandıran, sadece Azerbaycan Türkleri’dir.
Azerbaycan’da büyük bir millî heyecan yaşanır.
Türkiye dahil, Türk Dünyası’nın hiçbir
yerinde bu Türklük şuurunu göremezsiniz.
Azerbaycan
bağımsızlık mücadelesinin kahramanı rahmetli Elçibey’in
mezar taşında yazılı şu cümle, Azerbaycan’a niçin
“Can Azerbaycan” dediğimizi çok güzel anlatıyor:
“Burada şerefli bir Türk
esgeri yatır.”
X X X
Azerbaycan Halk
Cephesi Genel Başkanı Ali Kerimli,
Türkiye-Azerbaycan dostluğunu, ABD ile
İngiltere’nin tarihten gelen beraberliğine ve
stratejik ortaklığına benzetiyor. Kerimli, “Hattâ
bizim beraberliğimiz bundan daha ileridir. Çünkü biz
dosttan öteye kardeşiz” diyor.
Ali Kerimli’yi,
Azerbaycan’da ziyarete gitmiştim. Bu defa
Ankara’da görüştük. Kerimli, genç, yakışıklı,
karizmatik, kendinden emin bir lider. Hukuk eğitimi
görmüş; dünyayı tanıyor ve 40 yaşından beklenmeyen bir
siyasî olgunluğa sahip bulunuyor. Çekirdekten yetişme
bir siyaset ve devlet adamı. Halk Cephesi’nin
kuruluşunda Elçibey’in Gençlik Kolu Başkanlığını
ve uzun yıllar Genel Başkan Yardmcılığını yapmış. Henüz
27 yaşındayken Elçibey’in Devlet Başkan
Yardımcısı (Devlet Sekreteri) olarak bulunmuş ve
Elçibey’in vefatından sonra Azerbaycan
Halk Cephesi Başkanı olarak seçilmiş. On yıldan
fazla parlamento tecrübesi olan Kerimli, hâlen
Azerbaycan parlamentosunda muhalefet grubu başkanı
olarak bulunuyor.
X X X
Daha önceki yazılarımda,
gene Azerbaycan’ın yetiştirdiği kıymetli devlet
adamlarından Müsavat Partisi Genel Başkanı İsa Gamber’den
bahsetmiştim. 2003 yılındaki Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde İlham Aliyev, zorbalıkla Başkanlık
koltuğuna oturmuş ve İsa Gamber’in kazandığı
seçimi, dünyanın gözü önünde zorla elinden almıştır.
AGİT başta olmak üzere bütün tarafsız gözlemciler,
bu seçimi gayrı meşrû olarak ilan etmişlerdir.
Önümüzdeki sonbaharda,
Azerbaycan’da parlamento seçimleri yapılacak. Bu
seçimlerde, Azerbaycan’ın en güçlü üç siyasî
partisi “seçim ittifakı” üzerinde anlaşmış
bulunuyor. Bunlar, Ali Kerimli’nin Halk
Cephesi Partisi, İsa Gamber’in Müsavat
Partisi ve Resul Guliyev’in Demokrat
Partisi. Bu üç parti, “Azadlık Bloku” adını
verdikleri bir hürriyet ve demokrasi cephesi kurmuş
durumda.
Azadlık Bloku’nun
koordinasyonunun Ali Kerimli tarafından
yürütüldüğü görülüyor. Üçü de birbirinden kıymetli ve
tecrübeli devlet adamları olan Azadlık Bloku
liderleri, aralarındaki işbirliğini devam ettirebilmek
için çok dikkatli davranıyorlar. Ancak Azerbaycan
siyasî kulislerinde, Ali Kerimli’ye geleceğin
lideri gözüyle bakılıyor.
X X X
Azerbaycan, süratle bir değişime
hazırlanıyor. Ali Kerimli, “Biz bu değişimin
demokratik yollarla ve anlaşarak gerçekleştirilmesinden
yanayız. Ancak İlham Aliyev iktidarı buna yanaşmazsa,
Azerbaycan’da mutlaka demokratik bir rejim kurmaya
kararlıyız” diyor.
İlham Aliyev’in Cumhurbaşkanlığı’nın
müddeti üç yıl sonra doluyor. Eğer Aliyev,
önümüzdeki parlamento seçimlerine müdahale etmez de,
âdil ve tarafsız bir seçimin gerçekleştirilmesini
sağlarsa; bu durum hem Azerbaycan halkı, hem de
kendisi için iyi olacaktır. Aksi takdirde,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi baskı altında
bir seçim yapılırsa, kendi koltuğunu da muhafaza
edemeyecektir.
X X X
Gelelim Türkiye’ye... Türkiye,
Azerbaycan konusunda, geçmişte olduğu gibi gene
pasif kalırsa, bugünün geçici diktatörlüğünü hoşnut
etmek için yakın geleceği görmemekte ısrar ederse,
telâfi edilemeyecek kayıplara uğrayacaktır.
Bunun için, Başbakan Erdoğan’ın
Azerbaycan ziyaretinde, İlham Aliyev’i âdil
seçime ikna etmesi ve Azerbaycan politikasında
ABD’nin müdahalesinden önce tesirli olması, her iki
ülkenin de menfaatleri icâbıdır.
Şurası muhakkak ki, 2005 yılı içinde
Azerbaycan büyük bir siyasî değişime sahne
olacaktır. |