Alma mazlumun âhını
Geçen hafta çıktığım Balkan gezisinde
Arnavutluk’a da gitmiştim. Dağlarla kaplı, tabiî
güzelliklerle dolu bu cennet gibi memleket, ne yazık ki
hiç gelişmemiş. Ülkede, doğru dürüst yol bile
bulamıyorsunuz. Tiran’da, Arnavutluk’u 45
sene yöneten ve geri bırakan komünist diktatör Enver
Hoca’yı konuşuyoruz. Bu zâlim diktatörün mezarı
bilinmiyormuş. Çünkü ilk gömüldüğü yerden çıkarılarak
her türlü hakârete mâruz bırakılınca, ailesi cesedini
alıp meçhul bir yere gömmüş.
Öldükten sonra böylesine nefretle anılmanın
ne kadar kötü bir şey olduğunu düşündük...
X X X
Bu fâni dünyada insan, arkasında iyi bir
isim bırakmalı. Bir görevden gittikten sonra da, yaptığı
hizmetlerden, işlediği hayır ve hasenattan söz
edilmeli...
YÖK’ün iki meşhur Kemal’i
vardı: Birisi eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz,
diğeri de İstanbul Üniversitesi eski rektörü Kemal
Alemdaroğlu... YÖK’ün yaptığı baskı, zulüm ve
haksızlıklar, bu ikisinin şahsıyla anılır hâle gelmişti.
Her ikisi de, başörtülü kızlara üniversiteyi dâr eder;
sıkışınca Atatürk istismarı yapar ve zinde
güçlerin âgûşuna sığınırlardı.
Birinci Kemal, görevinden ayrıldı;
hâlen aleyhime açtığı tazminat dâvâlarıyla gününü
geçiriyor.
İkinci Kemal ise, YÖK’ün
teklifiyle Cumhurbaşkanı tarafından görevine son
verilerek, çiftliği gibi kullandığı İstanbul
Üniversitesi Rektörlüğü’nden atıldı.
X X X
YÖK Denetleme Kurulu’nun Kemal
Alemdaroğlu hakkında tesbit ettiği şu usulsüzlüklere
bir bakınız:
·
Öğrenci harçları fon saymanlığından usulsüz harcama
yapmak ve ihaleye fesat karıştırmak.
·
Sayıştay tesbitlerine göre 186 milyar liralık haksız
ödeme yapmak.
·
Kantin ve kafeteryaların yıllık 3 trilyonluk tahsilâtını
bütçeye yatırmamak.
·
Otoparkları ihalesiz ve yetkisiz olarak kiralamak.
·
Sosyal tesislerde, sahte faturalarla dörtbin civarında
kişiye yemek verilmediği halde verilmiş gibi göstermek.
·
Rektörlüğe ait resmi telefonu evine bağlatarak, konuşma
ücretini üniversite bütçesinden ödetmek.
·
40 civarındaki mahkeme kararını uygulamamak.
·
Öğrenci fonlarını ve harçlarını özel bankalara yatırıp,
karşılığında vakfa, kendisine ve yardımcılarına hediye
edilen lüks arabaları kabul etmek.
Liste uzayıp gidiyor.
Bu arada, bilimsel intihallerini ayrıca uzun
uzun saymıyoruz.
X X X
Kemal Alemdaroğlu hakkındaki iddialar
yıllardır gazetelerde yer alıyor. Bu iddialardan
herhangi birisi normal bir yöneticinin aleyhinde yazılıp
çizilmiş olsaydı, şimdiye kadar çoktan kellesi alınmış
olurdu. Ancak YÖK’ün malûm çevreleri, devamlı
istismar edilen zinde güçler ve Cumhurbaşkanı, bu
skandalı aylarca, yıllarca seyretmekle yetindiler. Bu
tip yöneticilerin görevden alınmasını “irticaya
tâviz” olarak telâkki ettiler.
Bizce Alemdaroğlu’nun rektörlükten
alınması, siyasî sebeplerle ve ideolojik peşin
hükümlerle geciktirilmiş bir karardır.
X X X
Sırası gelmişken, Alemdaroğlu’nun ve
diğer üniversite rektörlerinin aylık maaşları hakkında
tahmininizi öğrenebilir miyim? Herhalde normal
maaşlarının 3 milyar civarında olduğunu tahmin
edebilirsiniz. YÖK Başkanı ve üyeleri de 4 milyar
civarında aylık alırlar.
Ancak, özellikle döner sermaye gelirlerinin
fazla olduğu İstanbul, Marmara, Ege,
9 Eylül, Hacettepe, Ankara,
Gazi gibi üniversitelerde rektörlerin aylık maaşı
20 milyarın üzerindedir. Alemdaroğlu da, 30
milyar civarında aylık gelire sahiptir.
Milletvekillerinin aldığı 5-6 milyarlık
aylığı dillerine dolayanlar, üniversite rektörlerinin
20-30 milyarlık maaşlarından hiç söz etmezler.
Rektörlerin, Tıp Fakültelerinin döner sermayelerinden
faydalanabilmek için, nasıl bu fakültelerde “Atatürk
İlke ve İnkılâpları” gibi dersleri verdiklerini hiç
anlatmazlar.
Çalışan, emek sarf eden, ilim sahibi, gerçek
bilim adamlarının aldıkları parayı, elbette onlara çok
görmüyoruz. Lâkin, “başörtüsü avcılığı”ndan ve
hükûmete muhalefetten başka işleri olmayan bazı
üniversite yöneticilerinin davranışlarını
değerlendirirken, aldıkları okkalı maaşları da gözönünde
bulundurmak lâzımdır.
X X X
YÖK’ün iki Kemal’i de artık
yok oldular. Devr-i idarelerinde haksızlık, baskı ve
zulüm kol gezdi. Anti demokratik yöntemlerle
muhaliflerini susturdular. Sıkışınca da jakoben
bürokrasiye ve medyaya sığındılar. Şimdi arkalarından
güzel söz söyleyen kimsecikler kalmadı.
Ne demişler; “Alma mazlumun âhını, çıkar
âheste âheste...”
X X X
Yeni Yasama Yılı’nda Hükûmet,
AB’den müzakere tarihi aldıktan sonra “YÖK
sorunu”na tekrar el atmalı ve üniversiteleri
istismarcı yöneticilerin arpalığı olmaktan çıkarmalıdır.
|