Yollarımız Ayrılmasın -1-
Bugüne kadar hep Türk ile Kürt’ün
aynı milletin ayrılmaz parçaları olduğunu; aralarında
dil farkından başka fark bulunmadığını; “kederde,
tasada, kıvançta” birlikte olduğunu savunduk. Bugün
de aynı görüşteyiz. Bir avuç bölücü, ayrılıkçı, ırkçı
Kürtçünün, milletimizin bir parçası olan Kürt
vatandaşlarımızı temsil etmediğini biliyoruz.
Son iki yıllık dönemde, Irak’ta,
Amerikan işgal güçlerine sırtını dayayarak
Müslüman Irak halkına her türlü zulmü ve haksızlığı
reva gören Talabanî ve Barzanî’nin
adamlarını, kendi öz kardeşlerimiz olan Kürtleri
incitmemek için “peşmerge” diye adlandırdık.
X X
X
Kürtler, Türkiye’de hiçbir
zaman “azınlık” olmamıştır. Osmanlı
döneminde de, Lozan Antlaşması’nda da
“Müslüman azınlık” kabul edilmemiştir. Hukukî
metinlerden daha önemlisi, devletin uygulamadaki
tutumudur. Türkiye’de, siyasî, sosyal ve ekonomik
haklar bakımından Kürtlerin farklı muameleye tâbi
tutulduğu tek olay gösterilemez. Bir dönemdeki Kürtçe
yasağının maksadını aşan uygulaması, Kürtlerin
dillerine karşı husûmetten değil, dil birliğinin
sağlanması gayretinden doğmuştur. Daha sonra bu yanlış
uygulamadan vazgeçilmiştir.
X X
X
Tarihin her döneminde ve bugün Türkler Kürtleri
kendi milletlerinin bir parçası ve kardeşleri olarak
görmüşlerdir. Bu sosyal gerçek, hukukî anlaşmalardan ve
devletin uygulamalarından çok daha önemlidir. Komşusunu
Kürt diyerek horlayan veya evlenmelerde bunu
engel olarak gören tek bir Türk biliyor musunuz?
PKK teröründe binlerce evlâdını şehit veren
yüreği yanık ana babaların dahi, Kürt
kardeşlerine en ufak bir sitemde bulunduğunu hatırlıyor
musunuz?...
Anadolu’nun ârif, basiret ve feraset
sahibi halkı, bölücü, ırkçı Kürtçü terör ile
milletinin bir rüknü olarak gördüğü Kürt
kardeşini ayırt etmeyi bilmiştir.
Kürt vatandaşlarımızın tamamına yakın
kısmı da, Türkleri kardeş olarak görmüş ve aslâ
kendilerinden farklı kabul etmemiştir.
X X
X
Türk Milleti, tarihinin hiç bir
döneminde “ırk ayrımı” yapmamış, “ırkçı”
olmamıştır. Bırakınız Kürtler gibi din, tarih,
örf, âdet ve kültür bakımından tamamen aynı değerleri
paylaşan kardeşlerini; Müslüman olmayan ve
“azınlık” statüsünde bulunan vatandaşlarını da
bağrına basmıştır. Tâ ki, “millet-i sadıka”
olarak gördüğü Ermeniler, O’nu sırtından
hançerleyip Rus ordularıyla beraber saldırana;
daima el üstünde tuttuğu Rumlar, Yunan
işgal kuvvetleriyle beraber hareket edene kadar...
Türk Milleti, aslâ Yahudi
düşmanlığı yapmamıştır. Son günlerde Hitler’in
“Kavgam” adlı beş para etmez kitabı çok satılıyor
diyerek, Türk gençliğinin ırkçılığa eğilim
gösterdiğini iddia eden “konu fukarası” yazar
çizer takımına bakmayınız; Müslüman Türk
Milleti ile ırkçılığın bağdaşması mümkün değildir.
Türk milliyetçiliğinin, iki savaş
arası dönemdeki Nazi-Faşist çizgisiyle hiç bir
ilgisi olmamıştır. Bu konuda en belirgin özellikler
taşıyan Ülkücü Gençliğe bakınız; hangisinde
“antisemitik” ve “ırkçı” bir tavır
görürsünüz? Yıllarca Türk milliyetçiliğinin
bayraktarlığını yapan ve Soğuk Savaş yıllarında
marksistlerin ırkçı olarak gördükleri merhum Türkeş’in
bir sözünü hatırlıyorum: “Kürtler ne kadar Kürtse biz
de o kadar Kürdüz; Biz ne kadar Türksek Kürtler de o
kadar Türktür”. Bu sözde kastedilen ırkî ayniyet
değil millî beraberliktir.
X X
X
Lâkin, yıllardır Lozan’ı bir türlü
içine sindiremeyen dış mihrakların tahrik edip
destekledikleri PKK terör örgütü ve bu örgütün
siyasî temsilcileri, sinsi bir plânı uygulamak için
gayret göstermektedir. Son zamandaki gelişmelerden
cesaret bulan sözcüleri, bu plânın ilk safhalarını
açıkça telâffuz etmeye başlamışlardır.
Buna göre, önce mâsumane “kültürel
haklar”dan başlanacak; sonra “siyasî
özerklik” talep edilecek; daha sonra da -duruma göre
araya bir “federatif devlet” dönemi konularak-, o
zamana kadar Irak topraklarında kurulacak
bağımsız “Kürt Devleti” ile
birleşilecektir. Bu plânda, Batı’nın gözünde
PKK’lılar “bağımsızlık savaşçıları”, Apo
da “Mandela” rolünü oynamaktadır.
Ayrılıkçı-ırkçı Kürtçüleri, son
dönemde cesaretlendiren başlıca iki etken vardır:
1.
Türkiye’nin AB’ye girme sürecinde, AB
üyesi ülkelerin, PKK’nın ayrılmaz bir parçası
olduğu artık açıkça ortaya çıkan ayrılıkçı gruplara
sahip çıkması ve yönetimin AB tehdidi altında
olaylar karşısında elinin kolunun bağlı kalacağı hesabı.
2.
Kuzey Irak’ta
ABD-Peşmerge işbirliği sâyesinde, Türkiye’deki
ayrılıkçı hareketin sırtını ABD’ye dayama
beklentisi.
Böylece, Türkiye’nin kıskaca
alındığını hesap eden ayrılıkçı hareketler, nihaî
hedeflerine doğru yol aldıklarını düşünmektedir.
Yarın bu konuya devam edeceğiz. |