Ergenekon ile Demirci Kawa
Nevruz, Türk Dünyası’nın
müşterek kültür unsurudur. Türk Dünyası’nda en
eski dönemlerden beri Nevruz, yılbaşı, baharın
başlangıcı, yenigüne ilâveten Ergenekon’dan çıkış
günü olarak da kullanılmıştır. Nevruzlu,
Nevruz Köyü, Nevruz Yaylaları gibi yer
isimleri; Nevruz, Nevruzay, Atabeg
Nevruz, Nevruz Han gibi şahıs isimleri ve
baharın simgesi Nevruz Çiçeği de bitki ismi
olarak Türk kültür tarihinde yerini almıştır.
Nevruz Çiçeği, kar altında, Şubat sonları ile Mart
ayları içinde bitmeye başlayan içi mor damarlı, duru
beyaz bir çiçektir.
Nevruz Çiçeği motifi, M.Ö. 1. bine
ait Altun Yış mezarlarında bulunan (Pazırık
5. Kurgan) Kagnılı boylarının kullandığı
çadır örtüsünde yer almıştır. Aynı motif, Hoca Ahmet
Yesevî’nin türbesinde de vardır (Yrd. Doç. Dr.
Muzaffer Tepekaya).
Kısaca Nevruz, üçbin yıldan beri
Türk kültüründe yerini almıştır. Hun
İmparatorluğu’nda devletin resmî bayramı olarak
kutlanan “İlkbahar Bayramı” (Nevruz),
Göktürk, Uygur, Selçuklu ve Osmanlı
devletlerinde de önemli bir kültür unsuru olarak
görülmüştür.
X X
X
“Nevruz”
(yenigün) kelimesinin Farsça oluşu ve Nevruz’da
“ateş kültü”nün bulunuşu sebebiyle, Nevruz’u
İran kaynaklı olarak gören ve Zerdüşt’e
bağlayan da vardır. Ancak, İranlılar’da yeni yıl
ve bahar kutlamaları Haziran başında yapılmıştır.
Ayrıca, Mecûsiler’in ateş kültünde, bırakınız
üzerinden atlamayı, yanına bile yaklaşamazsınız. Hem
Fars kültürünün kaynağı sayılan Avesta’da
Nevruz’a benzer bir unsur yoktur. Türklerin
üç bin yıllık yeni yıl ve ilkbahar geleneklerine,
sonradan İran coğrafyasında yaşayan Türkler
tarafından Farsça Nevruz adını taktıkları ve
bunun bütün Türk Dünyası’na yayıldığı
anlaşılmaktadır.
Alevî-Bektaşî Türk topluluklarında
21 Mart, Nevruz günü bayramı olarak törenlerle
kutlanır; Hz. Ali’nin doğum günü ve Hz. Fatma
ile evlenme yıldönümü kabul edilir.
X X
X
Nevruz’un renkleri de vardır:
Kırmızı, sarı ve yeşil. Altaylar’da, 7-11.
asırlarda yaşamış Türk beylerinin mezarlarında
yapılan kazılarda; yeşil, sarı, kırmızı ipekli elbise
giydirilmiş cesetlerin bulunması, bu üç rengin
Türkler’de millî olduğu kadar dinî değeri de haiz
bulunduğunu göstermektedir.
Bu renkler Türk devletlerinin
bayraklarına da yansımıştır. Büyük Selçuklu
İmparatorluğu’nun bayrağı yeşil, sarı, kırmızı idi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ordularında da
bayraklar ve tuğlar yeşil-sarı-kırmızı renkleri
taşımışlardır. Sarı, kırmızı ve yeşil rengin, Türkler’de
özellikle beyler zümresinin bir sembolü olarak
kullanıldığına dair en eski bilgi Göktürkler
dönemine aittir (Yrd. Doç. Dr. Hasan Tutar).
X X
X
Ünlü Ergenekon Destanı’nda; demirden
dağ eritilerek Türkler bir “Bozkurt”tun
rehberliğinde ortaya çıkar ve dünyaya yayılırlar.
Efsâneye göre bu olay, yenki gün (yeni gün/Nevruz)’de
meydana gelir. Demircilik, Türkler’de çok
önemlidir. Göktürk Devleti’ni kuran
Bumin Kağan ile İstemi Kağan demirci idiler.
Kürtleri Dahhak’ın zulmünden kurtaran
Isfahan’lı “Demirci Kawa” efsanesi ile
Ergenekon Destanı birbirine çok benzemektedir. Bu
durumda, Kawa Efsânesi’nin Ergenekon’un
tesirinde kaldığı anlaşılmaktadır.
X X
X
Bütün bu yazdıklarım, Kürt
kardeşlerimizle nasıl yakından bir kültür bağı ile bağlı
olduğumuzu gösteriyor. Efsânelerden, ilkbahar
geleneklerine, inançlardan folklorik özelliklere kadar
aslında aynı milletin evlâtları olduğumuz gün gibi
âşikârdır. Aramızda sadece dil farkı var. Koskoca
Selçuklu’nun tesirinde kalarak resmî dil kabul
ettiği Farsça’nın Kürt kardeşlerimizi
etkilemesi de, normal bir gelişmedir.
Niyetimiz, kimsenin âdetlerini,
geleneklerini, renklerini elinden alıp, “Bunlar ille
de Türk’tür” diye inatla inhisarımızda tutmak
değildir. Nevruz, çok eski bir Türk
geleneğidir ama Türkler’den hiç bir şekilde
farklı görmediğimiz Kürtler tarafından da
kutlanmaktadır; yani bir bakıma aynı zamanda Kürtler’e
de ait sayılmalıdır.
X X
X
Bugün, Nevruz kutlamaları ne yazık
ki, bölücü-ırkçı Kürtçüler tarafından çatışma ve
kavga vesilesi olarak kullanılıyor. Bir yeniden doğuşun,
dirilişin, yeni yılın, ilkbaharın, sevincin, neşenin
sembolü olan Nevruz, kana boyanıyor. Daha üç gün
önce, uğruna 250 bin şehit verdiğimiz ayyıldızlı
bayrağımız, bu sözümona Nevruz gösterilerinde
bazı hainlerce yakılmak ve ayaklar altında çiğnenmek
istenmiştir.
Barış ve sevgi günü Nevruz’u, kavga
ve nefrete dönüştürmek isteyenlere lânet olsun!...
X X
X
“18 Mart Şehitler Bayramı”
teklifimden sonra, benim bir bayram teklifim daha var:
“21 Mart Bahar (Nevruz) Bayramı”... Türk
Dünyası’nda olduğu gibi biz de Nevruz’u
“Yılbaşı” ve “Bahar Bayramı” olarak
kutlayalım. “1 Mayıs Bahar Bayramı” da “İşçi
Bayramı” olsun; zâten aslı da böyledir. Bu sûretle,
Nevruz’u sahiplenen Kürt kardeşlerimizi de
memnun etmiş oluruz. |