“Amerika, Amerika -1-”
50’li yılları hiç unutmuyorum. Bir taraftan
DP ile birlikte Türkiye’deki hızlı değişim
ve modernleşme; bir taraftan da Yeşil Malatyam’daki
mutlu çocukluk yılları...
O zamana kadar Türk Milleti’nin
tarihinde birinci derecede rol oynamayan kocaman bir
kıta devleti, bu yıllarda gündemimizi işgal etmişti. Bu
“Amerika” idi. Amerika’nın 19. asrın
sonundan itibaren giriştiği yoğun misyonerlik
faaliyetlerini ve Başkan Wilson’un dayatmalarını
çoktan unutmuştuk. Zaten tarihimiz boyunca
Amerikalılar’la hiç savaşmamış ve karşılıklı husûmet
içine girmemiştik. Amerika, hem çok uzaktaydı hem
de bizimle savaşamayacak kadar kısa bir tarihe sahipti.
Bizim için “emperyalist batı”, Avrupa
devletleriydi. Osmanlı’nın son asrında
“Düvel-i Muazzama” içinde yer alan Rusya’dan
hiç hazzetmezdik. Kimbilir, belki komünizmin Türkiye’de
revaç bulmayışının sebeplerinden biri de, millet olarak
“Moskof düşmanlığımız”dı.
Lâkin, şaşkın Amerikalı dostlarımız
şunu bilsinler ki, bu millet, son iki sene öncesine
kadar hiçbir zaman “Amerikan düşmanı” olmadı.
X X
X
2. Dünya Savaşı’ndan sonra, Stalin
Sovyetleri’nin toprak talebi üzerine Amerika’ya
sığındık, 1950’de Türkiye’de iktidara
Neo-Liberal DP gelmiş ve çok partili demokrasiye
geçilmişti. ABD’nin Marshall yardımları
hızlandı. Türkiye, bir “Küçük Amerika”
olma yoluna girdi. 1952’de NATO’ya girdik ve
ABD’nin indinde demokratik batı dünyasının en
güvenilir “jandarması” olduk. 1953’te Kore’de
Amerika’nın yanıbaşında “hür dünya” için
komünizme karşı savaşıyorduk.
1954’te, babamın gramofonunda çaldığım taş
plâktan Celâl İnce’nin o hülyalı sesinden bütün
Türkiye’ye dağıtılan tangoyu dinlerdik:
“Amerika, Amerika
Türkler dünya durdukça
Beraberdir seninle
Hürriyet savaşında”
X X
X
Türkler, “dünya durdukça”
değil ama 2003 yılına kadar tam yarım yüzyıl Amerika
ve Amerikalılarla beraber oldular. Kore’de,
NATO’da, Bosna’da, Kosova’da,
Somali’de ve daha dün Afganistan’da her
zaman, her yerde Amerika’yla yanyana oldular.
Soğuk savaş sırasında bir avuç üniversite
gençliği ile marksist sendikaların “Anti
Amerikan” gösterileri, millete intikal etmeden
münferit olaylar olarak kaldı. Türk Milleti,
Amerika’yı hür ve demokrat dünyanın bir sembolü
olarak gördü ve benimsedi. Normal sınırlar dışında kalan
ideolojik marjinal gruplar haricinde Türk
halkının gözünde Amerika, hep “dost” ve
“müttefik” bir ülke oldu. Halkımız, biraz saf, biraz
da sonradan görme kabul ettiği bu sevimli “Coniler”i
pek sevmişti.
X X
X
Lâkin, Amerikalılar bu gerçek
dostlarına gereken önemi vermediler. Bir buçuk milyarlık
İslâm Dünyası’nın, 200 milyonluk Türk Dünyası’nın
tabiî lideri olan, binlerce yıllık bir kültür ve
medeniyetin vârislerini “babalarının uşağı” gibi
görmeye kalktılar. Türkiye’nin yakın tarihi
hakkında bilgisi olmayan bir Dışişleri Bakanı’nın
ülkesinden ne beklenir ki?!
Biz, aman Amerikan imajı zedelenmesin
diye basınımıza ambargo koyup uğraşırken; Türkiye
aleyhindeki bir filmi (Geceyarısı Ekspresi)
sinemalarında yıllarca kapalı gişe oynattılar. Bugün
dahi Türkleri terörist ve köktendinci gösteren
yeni TV dizileri yayınlıyorlar. Sorsanız cevap
hazırdır: Onların demokrasilerinde Hollywood’a
karışılmaz; lobiler istediklerini yaparlar; hele senato
ve kongre üzerinde kimse etkili olamaz.
Tamam da, sizinki demokrasi de, bizimki
Karamürsel sepeti mi? Bizim acemiler 4 Mart’ta TBMM’den
Tezkere’yi çıkaramayınca niye tu kaka
edilsinlermiş?
Sadece bu konularda değil, hiçbir konuda
ABD, bize lâyık olduğumuz değeri vermedi. En büyük
müttefikimizle aramızdaki dış ticaret devede kulak
mesabesinden öteye geçememiştir. ABD, esâmisi
okunmayan beşinci sınıf ülkelere tekstil kotaları tahsis
etmesine rağmen, yıllardır Türk iş adamına
sırtını dönmüştür. NATO üyesi olan ve onlarca yıl
Batı’nın güvenlik yükünü sırtında taşıyan
Türkiye’ye verilen askerî yardımlar, her sene
Amerikan meclislerinde tartışılarak kırpılmış;
üstelik büyük çoğunluğu kendi bütçemizle satın aldığımız
silâh ve teçhizattan meydana gelmiştir.
X X
X
Bütün bu menfî etkilere rağmen, Türk
halkı Amerika’ya hep hoşgörüyle bakmış; O’nu
dost ve müttefik kabul ederek sevmeye devam etmiştir.
Daha birkaç sene önce Erkan bebeğin burnunu
tuttuğu Başkan Clinton, çabucak milletin
de sevgilisi olmuştu. Ondan evvel de Türkiye
Cumhurbaşkanı Özal’ın dilinde, şimdiki ABD
Başkanı’nın babası “Brother Bush”tu.
Birkaç senede ne olmuştur da, Türk
halkının, dünyada Amerika’nın en fazla
aleyhindeki halk olduğu iddia edilmektedir?
Bunun cevabını yarın araştıracağız. |