İSİM SOHBETİ
Bir insanın adından daha önemli ne olabilir
sevgili okuyucularım?... Düşününüz ki, doğumunda
çocuğunuzun kulağına ezanla üfleyerek koyduğunuz ad,
bütün hayatı boyunca onun kimliğini belirledikten sonra,
ölümünde telkinde kullanılır ve unutuluncaya kadar da o
bu adla anılır. Bu kadar önemli bir konunun son
zamanlarda toplumumuzda nasıl hafife alındığını gördükçe
kahroluyorum. Geçenlerde çok sevdiğim yeğenimin bir oğlu
oldu. Koyacakları isme itiraz ettim diye bana kızdılar.
Bugünlerde iki yaşını dolduran, en büyük aşkım olan
torunuma, annesi ile babası saçma sapan bir isim
koymasınlar diye, bütün siyasî hayatımda kullanmadığım
“ilm-i siyaset”i kullanarak “kendi
arzularıyla” kızcağızın adını “Zeynep”
koydurmaya muvaffak olmuştum. Lâkin ne yazık ki, son
anda gol yiyerek “Zeynep”in kuyruğuna bir “Su”
takıp “Zeynepsu” olarak sulandırmalarına mâni
olamadım. Şimdi tek ümidim, Zeynep’in büyüyünce
bu saçmalığı farkederek “Su”dan kurtulabilmesi...
Ad Vermenin İncelikleri
Bir kişinin ismi, onun mensup olduğu kültür
ve medeniyetin, milletin, halkın, toplumun -artık ne
derseniz-, ana üst kimliğinin bir nişânesidir.
Çocuğunuza vereceğiniz ad, önce onun ana üst kimliğini,
yani “Müslüman Türk Kimliği”ni aksettirmelidir.
Bu sebeple, bebeğe bir İslâm, bir de Türk
ismi koymak gibi güzel bir geleneğimiz vardır. Esasen,
9. asırdan beri Müslüman olan Türklerin,
sonradan icat edilen ve bir çoğu uydurma olan İslâm
öncesi dönemden galat bazı istisnalar dışındaki bütün
isimleri Müslüman isimleridir. Osmanlı için
söylenen “Osman Ertuğrul oğlusun!...” hitabı,
sanki asırların gerisinden bizlere ad koyma konusunda
rehber oluyor gibidir.
X X X
Ad verirken alt kimliğe ait işaretlerin
kullanılması, hem toplum içinde ayrılıklara sebep, hem
de çocuğun ömrü boyunca başına belâ olur. Son dönemde
“Kürtçe isimlerin” âdeta bir kompleksin
tezahürü şeklinde, ideolojik bir ısrarla bebeklere
verilmeye başlaması, toplum huzurunu dinamitlemekten
başka bir netice vermez. Ben, her türlü yasağa karşıyım.
Nüfus memurlarının, yıllardır yasak isimler konusunda
estirdiği terörü de tasvip etmiyorum. Ancak, yönetime
isyanını çocuğuna isim koyarak göstermeye çalışan bazı
garip vatandaşlarımıza ve günün moda TV dizilerinin
tesiri altında kalıp, yeni doğan bebeğe ad veren
zavallılara çok acıyorum. Neymiş? Baran,
Berivan, Berdan, Keje, Berfin,
Welat... AB’nin akıldâneleri de hiç
sıkılmadan, bazı isimlerde kullanılan Q, W,
X gibi harfler için alfabemizi değiştirmemizi
teklife yeltenmişlerdir. Haydi bakalım siz de, Ömer,
Şadiye, Ülker gibi isimlerimizi
kullanabilmek için alfabelerinizi değiştirsenize...
X X X
Bütün köklü medeniyetlerde, ad verilirken
aile büyüklerinin isimlerine dikkat edilir. Meselâ,
İngiltere’de belli ailelerin şecereleri (soy
ağaçları) çıkarılırken asırlarca geriye gidilebilmesinin
sırrı, çocukların dedelerinin ve ninelerinin isimlerini
taşımasıdır. Bizde de bu anane asırlardır devam etmiş;
maalesef son dönemde zayıflamaya başlamıştır. Büyüklere
atfen verilen isimler kullanılmayan “göbek adları”
hâline dönüşmüştür. Bereket versin ki, toplumu ayakta
tutan Anadolu’nun vefakâr insanı, hâlâ bu
geleneği yaşatmaya devam etmektedir. Bir takım köksüz,
kültürsüz, genç aileler ise çocuklarına kendi
isimlerinin hecelerinden meydana gelen saçma ve mânâsız
adlar koyabilmektedir. Meselâ; Bedri ile Ayten’in
çocukları Beday; Gürcan ile Tülay’ın
çocukları Güray gibi...
X X X
Bir de, çocuğa isim verilirken kız mı, erkek
mi olduğu belli olmalıdır. Aksi takdirde zavallı
bay-bayan, ömrü boyunca sıkıntı çekip durur. Meselâ;
Muzaffer, İlhan, Bülent, Deniz,
İsmet, Hikmet, Yaşar, Süreyya
ve diğerleri “bey” midir, “hanım” mıdır,
belli olmadıkları için bu durum çok gülünç
karışıklıklara yol açmaktadır.
“Vezirimin Oğlu!”
Türkler,
tarih boyunca Müslüman kimliklerini açıklayan
isimlere, özellikle Hz. Peygamber’in ve
yakınlarının isimlerine çok değer vermişlerdir. Çok
sevdikleri Hz. Peygamber’e o kadar büyük
saygı duymuşlardır ki, çocuklarına O’nun en çok
kullanılan ismi “Muhammed” adını verirlerse,
hitapta saygısızlık yapabilecekleri endişesiyle, önce
“Mehemmet” daha sonra “Mehmet” demeyi tercih
etmişlerdir. Ayrıca, her “Muhammed” denildiğinde
“salavât-ı şerife” getiren bir toplumun
uygulamadaki güçlüğünü düşününüz...
X X X
Büyük Türk hükümdarı Gazneli Mahmut
çok dindar bir Müslüman imiş. Vezirinin oğlu olan
çok sevdiği Muhammed’i hiç yanından ayırmazmış.
Bir gün, “Vezirimin oğlu, bana hırkamı verir misin?”
dediğinde, musahibi şaşırarak “Bana neden
ismimle hitap etmediniz Sultanım?” diye sorunca,
“Abdestim yok, bu yüzden o mübarek ismi ağzıma alamadım”
cevabını vermiş.
X X X
Sultan II. Murad Han, Edirne
Sarayı’nda “Muhammed Sûresi”ni okurken,
şehzâdesi olacak bir erkek çocuğunun dünyâya geldiğini
müjdelediklerinde, okuduğu Kur’an-ı Kerîm’den
başını kaldırarak “Bağ-ı İrem’de gül-ü Muhammed açtı”
demiş ve geleceğin Fatihi’nin adını
“Muhammed” yani “Mehemmed” koymuş...
X X X
“Adını Karpuz Koy”
Efendim, bendeniz komik isimlerden ve
soyadlarından çok muzdaribim. Kim ne derse desin
Türkçe, dünyanın en zengin dilidir. Ön ve arka
takıları, birleşik isimler ve çok çeşitli sıfatlar ile
yeni isim türetme konusunda da nâmütenahî imkânlara
sahiptir. Bu sebeple, Türkçede, dünyanın hiçbir diline
nasip olmayan bir isim bolluğu vardır. İyi, güzel de,
bazen bu bolluk şuursuz ana babanın sonsuz derecede
saçmalamasına da imkân veriyor... Bir taraftan da,
isabetle yapılmış “Soyadı İnkılâbı”ndan sonra
alelacele nüfus dairelerine kaydettirilmiş saçma sapan
soyadlarını bu uydurma isimlere ilâve edersek buyurun
cenaze namazına!...
X X X
Bizim halkımız sevdiği hayvanları,
bitkileri, meyveleri dahi çocuğuna isim olarak
verebilmiştir. Çok sevdiğim rahmetli bir hısımımın adı
“Kuzu” idi. Babası kuzuyu çok severmiş de adını
Kuzu koymuş. Adamcağız adından sıkıldığı için
soyadını kullanırdı. Bir gün evlerine gittiğimde
mûzipliğim tutmuş, duvardaki bağlamayı alarak “Aman
akkoyun meler gelir” diye türkü çalıp
söylemiştim. Dünyalar tatlısı merhum Özmen Bey de
elini çırparak bana iştirak etmişti. Politikacılık
dönemimde Gaziantep’in Türkmen köylerini
geziyorum. Türkmen köylerinde kız çocuklarına
Erik, Kiraz, Elma, Çilek gibi
sevdikleri meyve isimleri de verirler. Yaşlı bir nineye
adını sordum; “Kiraz” diye cevap verdi. “Keşke
Şeftali olsaydı...” diye takılınca, kocaman gövdeme
bakıp kızgınlıkla, “Sen çocuğun olursa adını Karpuz
koyarsın!...” dedi.
X X X
İnternet sitelerini dolaşınız; gerçek olduğu
iddia edilen birçok gülünç isim ve soyadı görürsünüz.
Şimdi bunları teker teker sıralayıp sütunumu boş yere
doldurmayayım. Lâkin bazı isim gruplarına sataşmadan
geçemeyeceğim:
·Tanzimat
sonrası saray, melankoli ve mâlihülya kokan isimler:
Bihter, Dilârâ, Dilrübâ, Sûzidil,
Behlül, Efrûz, Şehber gibi.
·Modern Müslüman
takımın kız isimleri: Tûbâ, Büşrâ, Esrâ,
Kübrâ gibi. Anamızın, nenemizin Fatma,
Ayşe, Hatice’sine ne olduysa?!... Bir de
bizim toplumumuzda daha önce hiç kullanılmayan sahâbi
isimleri var: Enes, Yaser, Zeyd
gibi.
·İdeolojik isimlerin
saltanatı hâlâ devam ediyor: Devrim, Evrim,
Eylem, Özgür, Olga, Volga
gibi.
·Türkçüler de kendilerini
isimleriyle göstermekten hoşlanıyorlar: Almıla,
Ayça, Asena, Kürşat, Cengiz,
Timuçin ve Kubilay gibi. Ancak bu son üç
tanesinin Moğolca olduğunu söylersek keyifleri
kaçar mı, bilmiyorum.
·Bir de Batı’dan
aparılmış, Türk-İslâm kimliğiyle hiç ilgisi
olmayanlar var: Melisa, Alba, İlayda,
Lila, Pamira, Semiramis, Tango,
Tuana, Atom, Sonat, Utarit
gibi. Bu arada, Suzan, Deniz, Can
gibi isimler de her iki taraflı olarak kullanılabiliyor.
·Ya, çok güzel ve mânâlı
olmalarına rağmen mizahî istismara uğramış isimlere ne
demeli? Şaban, Abdi, Tanju gibi.
·Bence siyaset adamlarının
isimlerinin konulması da, çocuğun ileride çeşitli
sıkıntılara mâruz kalmasına yol açıyor: Menderes,
Ecevit gibi.
·Bir de kötü isimler var:
Yezit, Sanem veya Senem gibi. İnsan
hiç çocuğuna put ismi koyar mı?!...
·Bizim insanımız artık
çocuğu olsun ya da olmasın diye isim vermekten de
vazgeçmeli: Satılmış, Satı, Döndü,
Yeter, Yetiş, İmdat, Dursun,
Durmuş gibi.
Bizim Öz İsimlerimiz
Devlet İstatistik
Enstitüsü verilerinden
hareketle yapılmış bir araştırmada en çok konulan erkek
isimleri sırasıyla Mehmet, Mustafa,
Ahmet, Ali ve Hüseyin; en çok konulan
kız isimleri ise Fatma, Ayşe, Emine,
Hatice ve Zeynep olarak tesbit edilmiş.
Bunlar, artık Türkleşmiş İslâm isimleridir. Dikkat
edilirse, Muhammed Mehmet, Fâtıma
Fatma, Âişe Ayşe, Âmine Emine
olarak kullanılmaktadır. Milletimizin Hz.
Peygamber’e ve ehli beytine olan sevgisi
bundan da açıkça anlaşılmaktadır.
X X X
Bu pazar sohbetimin de
sonuna geldik. Tenkit ettiğim adların sahipleri lûtfen
bana kırılmasınlar. Ebeveynlerine kızsınlar...
Çocuklarına isim koyarken de, tuhaf, garip, yeni ve
saçma isimler arayacaklarına, Ahmet, Mehmet,
Mustafa, Ali, Hasan, Hüseyin,
Fatma, Ayşe, Emine, Hatice
ve Zeynep’ten de şaşırmasınlar. Bana gelince,
sakın Dışişleri Bakanı’na yağ çektiğimi
zannetmeyiniz ama bir oğlum daha olsaydı adını
Abdullah (Allahın kulu) koyardım... |